6 Kasım 2015 Cuma

PANHELLENİZM

Panhellenizm’in doğuşu[1]
PANHELLEN  GREEK KOLENİSİNDE Kİ YANİ (İTALYA,KITA YUNANİSTAN, B.ANADOLU  KARADENİZ ,GİRİT,KIBRIS VB…)ALANLARDA GREKÇE KONUŞAN VE ORTAK KÜLTÜRE SAHİP OLAN YUNANLILARI KAPSAYAN BİR KAVRAM  Amaç dağınık halde bulunan aynı dili konuşan  kolonileri bir araya getirmektir.

 MÖ. 1200’lerde arkeologların ve İlkçağ tarihçilerinin, “Deniz Kavimleri Göçü” adını verdikleri göçler sırasında, Ege Yunan dünyasında Myken Uygarlığı, Anadolu’da ise Hitit İmparatorluğu yıkılmıştır. Bu iki gelişme, söz konusu bölgelerin kentleşme sürecini olumsuz etkilemiştir.
Ege Yunan dünyasında kentleşme süreci, MÖ. 8. yüzyıldan itibaren yeniden hız kazandı. Bu süreçte, alfabenin oluşturulması ve yazın hayatının başlaması; Homeros’un İlyada ve Odysseia ile Hesiodos’un Theogonia ve işler ve Günler adlı eserleri, Yunan polisinin güç kazanmasının birer habercisi olmuştur. Bu sırada MÖ. 750’lerde başlayan ve MÖ. 550’lere kadar sürecek olan Büyük Kolonizasyon Hareketleri, Yunan kentleşmesinin ve polislerin Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de yayılmasını sağlamıştır.



Panhellenik Oyun
·        Her yıl Panhellen oyunları yapılıyordu.Amaç dağınık olan toplumların biraraya gelip kaynaşmasıydı.
·        Panhellen oyunları denilince sadece Olimpia değil İsthmia,Nemea ve  Pythian da bu yerler arasındadır.
·        Panhellenik Oyunlar düzenlenen dört ayrı spor şenlikleri için ortak bir terimdir
·         Antik Yunan'da Dört Oyunlar şunlardır:
 Olympic Games,: Olimpiyatlar ilk başlarda kültür için yapılmış. Sonra kültür ağırlıkla olarak devam etmiş. Daha sonra M.Ö.498 yılından itibaren spor yarışmalarına dönüştürülmüş. Burada kazananlara defne dalı armağan olarak verilirmiştir
 Pythian Games: Pythia Oyunları tanrı Apollon adına önce 8 yılda bir, daha sonra da dört yılda bir Delfi mabedi civarında M Ö  586 yılından itibaren düzenlenmeye başlamıştır
 Isthmian Games : Isthmia Oyunları Korent geçidindeki Isthmus şehrinde Posedion adına yapılır, M Ö  583 düzenlenen bu yarışmalarda da kazananlara çam dalından çelenkler  verilir
 Nemean Games :Nemea oyunları ise M Ö  571 yılından itibaren Herakles adına düzenlenirmiş ve iki yılda bir yapılır. kazanana ise sarmaşık dalı verilir
 En erken olarak Giritte sarayların fresklerinde tasvir edilmiştir.Bu oyunlara kadınlar katılmıyordu.Erkekler katılıyordu Oyunların her birinde  ana olaylar vardır, araba yarışı , güreş , boks , pankration , stadion ve diğer çeşitli ayak yarışları, Pentatlon (güreş, stadion, oluşan uzun atlama , cirit atma vedisk atışı ) gibi çeşitli yarışmalar vardır Araba yarışı hariç, tüm oyunlar  çıplak yapılır.



Pan hellen tapınakları

  •        Panhellen tapınakları olarak kabul edilen  tapınakların  amacı dağılmış olan polisleri bir araya getirmektir.
  •         Panhellen tapınakları Kıta Yunanistanda bulunuyor.
  •         M.Ö.10-11.yy'a kadar bu tapınakların bulunduğu yerler tarihlenebiliyor
  •        8 yy kent ve kültürel etkileşimle tekrar bir diriliş ve ivme kazanıyorlar (karanlık çağların bitimi ile hızlı ve kalıcı bir etki yaratmaya başlıyor )
·        TAPINAKLAR İSE ŞUNLARDIR ;
Olimpia-Zeus Tapınağı
Delphi-Apollon Tapınağı
İsthmia-Poseidon Tapınağı
Nemea -zeus tapınağı
Dodona
DELOS
KLAROS
                            OLİMPİA ZEUS TAPINAĞI ÖZELLİKLERİ
·        Antik Yunanlı seyyah ve coğrafyacı Pausanias tarafından  ayrıntılı bir  bilgiye sahibiz
·        ETÇ ile birlikte başlayıp  Roma sonuna kadar yerleşim devam ediyor.
·        2 tane nehirle sınırlı verimli bir ova üzerinde konumlanıyor.
·        Mikenden itibaren bir kült aktivitesi var fakat bunun Zeus olup olmadığı bilinmiyor.
·        Panhellen aktiviteleri için önemlidir.
·        Olimpiyatlar 776'da başlayıp M.S. 390'da Teodosus döneminde yasaklanıyor.
·        2 önemli kült tapınağı vardır. HERAİON VE ZEUS Tapınağı.
·        Kronos Tepesi, bütün bu kült aktivitelerinin  en erken safhalarının uygulandığı yerdir.
·        İlk yapıldığında tapınak Yunanistan ana karasındakilerin en büyüğüydü. 27,64 x 64,12 metre boyutlarında devasa bir tapınaktır
·        Dorik sütun  şeklindedir
·        üç basamaklı platform üzerinde yükseliyordu.

DELPHİ APOLLON TAPINAĞI M.Ö 547

Eski Yunanistan'da aynı adı taşıyan şehirde, Tanrı Apollon adına yapılan tapınak.
Apollon aynı zamanda bir kehanet tanrısı kabul edildiğinden, bu tapınak Yunanistan'da en büyük kehanet ocaklarından biri olmuştur. Ünü zamanla Yunanistan dışına taşmıştır. Ünü ve etkinliği İ.Ö. 8. yüzyılda çok artmış, siyasî anlaşmazlıklarda hakem rolü oynamış, hatta Yunanistan dışında koloni kurmak isteyen topluluklara kılavuzlar vermiş, kurulacak kolonilerin yerini ve teşkilâtını belirlemiştir.

Dor düzeninde yapılmış 6x13 sütunlu dur. 547 ‘de yanıyor. Sonradan yeni mabed yapılıyor. Heredetos525 yılında Atinadan sürülen Alkmenos ailesinin kutsal alanın inşasını üstleniyor. Kireç taşından yapılacak alınlıklar mermerden yapılıyor.
Doğu Alınlığı:Alınlığın uçlarında aslan ve geyik mücadelesi var. Ortada ki arabada Apollon yer alır. Apollon’nun yanında giysili 3 kore ve 3 kouros var(khiton ve üstünde hymationu olan koreler) Figürler üç boyutlu olarak tek başına duran heykeller gibi işlenmişlerdir.Buradaki Kore ile Antenör Koresi benzerdir.
Batı Alınlığı: Ortadaki arabada Zeus’un bulunduğu Gigantomakhia savaşı.MÖ 520-510
İsthmia-Poseidon Tapınağı
Poseidon orijinal arkaik tapınak olarak MÖ 7. Yüzyılda  Isthmia da  inşa edildi.  Yunanistan 'ın büyük Panhellenik mabetlerinden biridir ve (584 M.Ö. yılında) Isthmian Oyunlarına ev sahipliği yapmıştır Isthmia  antik deniz tanrısı Poseidon'a adanmış  dini kutsal mabettir ve Olympia, Delphi ve Nemea ile birlikte, Isthmia tüm Yunanlılar tarafından saygı gören  dört Panhellenik mabetlerden biridir ve büyük İskender, Paul Havari ve Roma İmparatoru Neron dahil olmak üzere birçok ünlü  kişi burayı ziyaret etti .Yunanistan da yer olarak kavşak konumunda olduğu için , ordular genellikle Isthmia ve tapınağa saldırıp  içinden yürümeye devam ediyorlardı


Nemea zeus tapınağı
Nemea'daki Zeus tapınağı Nemea oyunlarının geleneksel olarak  yapıldığı  yerdir , Bir önceki tapınağın kalıntıları üzerine 330 M.Ö., Zeus Tapınağı yapılmıştır . Tapınağın yapımı  üç greek mimari forumdadır , Dor, Korint ve İon şeklinde . .32 kalker sütun 42 metre boyunda ayaktadır  ve 13 silindir taşlardan oluşan, yaklaşık 2.5 ton, Zeus Tapınağını çeviriyor .Bu 32 orijinal sütundan, sadece üç sütun bugün ayakta,   . İçinde  bir kült heykeli vardır. Tapınakta  kullanılan malzeme yerel quaried kireçtaşıdır

DODONA
 Yunanistan'ın Kuzey Batı'daki Epir bölgesindeki  antik bir kenttir. Tarihçi Heredot’un kayıtlarına göre bilinen en eski kahini Dione'ya ithaf edilmiş tapınakdır. Aynı tanrıça değişik bölgelerde Ra olarak da bilinir. Yunan Mitolojisi'nde ise Zeus olarak yer almıştır.Panhellen  birliği içinde önemli bir yerdir .

Delos
Efsanelere göre Leto,Artemis ve Apollon'u burada doğurmuştu Apollon mabedi bulunmaktadır. MÖ 7. yüzyılda adaların dini ve siyasi bir ideri merkezi (amphictyonie) olmuş ve Pisistrat zamanından itibaren Atina'nın hakimiyeti altına girmişti. MÖ 454'de Atina buradaki hazineyi zaptetmiş ve mabede el koymuştur. Ancak MÖ 315 yılına doğru Delos bağımsızlığına kavuşmuştur.



KLAROS
Klaros, Kahin Tanrı Apollon'un Anadolu'daki 2 önemli kehanet merkezinden birisidir. İzmir, Menderes İlçesi'ndedir, kutsal Alanda ele geçen en eski buluntular Geometrik Döneme kadar gitmektedir. Şu anda alanda Hellenistik Döneme ait Apollon Tapınağı ve Sunağı, Roma Dönemine ait Artemis Tapınağı ve Sunağı bulunmaktadır bu  yerleşim de panhellen birliğine dahil olan yerlerden biridir.

İNTERNET KAYNAKLARI

4.      
7.     http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:Dodona_location.svg

KAYNAKÇALAR
A ERHAT(1972),MİTOLOJİ SÖZLÜĞÜ,REMZİ KİTAPEVİ,İSTANBUL,134-235
Norlin, G, Isocrates, Vol: I., Cambridge, 1991, s. 116 vd.
Perlman, S,(1969), “Isocrates’ “Philippus” and
Panhellenizm”.
A.MÜFİD MANSEL.2011.”EGE VE YUNAN TARİHİ “ SF 393
Stephen G. Miller THE TEMPLE OF NEMEAN ZEUS, A CALIFORNIA LANDMARK”







[1] UMUTHAN KARAGÖZ
Umutsuzhayatolmaz@gmail.com

9 Eylül 2014 Salı

5 Bin Yıllık Fırça ve Oyuncak

Kütahya’da yaklaşık 25 yıldır devam eden Seyitömer Höyüğü kurtarma kazılarında, 5 bin yıllık fırça ile çocukların oynadığı çıngırağa benzer bir oyuncak çıktı.
Kütahya’da, özel bir firmaya ait çalışma alanında bulunan ve Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Arkeoloji Bölümü tarafından yürütülen Seyitömer Höyüğü kurtarma kazısında, yaklaşık 5 bin yıllık olduğu tahmin edilen fırça ve çıngırak oyuncağı bulundu.
Merkeze bağlı Seyitömer beldesinde, altında 12 milyon ton kömür rezervinin ekonomiye kazandırılması amacıyla, 1989 yılından beri çeşitli birimlerce kurtarma kazısı yapılıyor.
DPÜ Arkeoloji Bölüm Başkanı ve Seyitömer Höyüğü Kazı Grubu Başkanı Prof. Dr. Nejat Bilgen öncülüğünde 2006 yılından beri devam ettirilen kazılarda ise binlerce envanterlik eser çıkarılarak, Kütahya Müzesi’ne teslim edildi.
Roma, Helenistik, Akhaemenid, Orta ve Erken Tunç çağlarına ait bulguların çıktığı höyükte, bu yıl ki kazılarda çıkarılan, tanrıça figürleri, fırça ve çocukların oyuncağı olan çıngırak dikkati çekiyor.
Prof. Dr. Bilgen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kendileri tarafından sürdürülen kazıların bu yıl 9′uncu yılına girdiğini söyledi.
Kazılarda “saray” diye adlandırdıkları yer olan en üst noktada bulunan A ve B katmanlarında, 5 bin yıl öncesine ait kalıntıları çıkarmaya devam ettiklerini dile getiren Bilgen, “Şimdi de ‘C katmanı’ dediğimiz, Erken Tunç devrinden kalma bölümü ortaya çıkaran çalışmalar yapıyoruz. Orada da kerpiç yapılar karşımıza çıktı. Burada çıkan yapılar, o dönemin Anadolu mimarisi yapısına çok uygun. Bu bölgenin mimarisini de yansıtıyor” diye konuştu.
-”5 bin yıl öncesinin ustalarının sanatları çıkıyor”
Bilgen, bölgenin killi yapısından dolayı buluntular arasında, kilden seramik kapların bol miktarda olduğunu anlattı.
Bu buluntuların 5 bin yıl önceki ustaların sanatını kendilerine gösterdiğini ifade eden Bilgen, şöyle konuştu:
“Binlerce parça olan bu seramik kapları, rekonstrüksiyonlayarak müzeye kazandırıyoruz. Bununla birlikte çizim yapıp ve fotoğraflayarak eserlerin daha net anlaşılması amacıyla rekonstrüksiyon çalışmaları devam ediyor. Şu an ayrıca burada çıkardığımız bol miktarda dokuma tezgahı ağırlıkları var. Yine kilden yapılmış olarak karşımıza çıkıyor. Bunun yanı sıra pişmiş topraktan figürler, ana tanrıça figürleri ve ana tanrıçayı temsilen mermerden şekillendirilmiş idoller, yine bu katta bulundu Ayrıca, pişmiş topraktan küçük boğa heykelcikleri de bol miktarda mevcut. Bunlar hep bize boğa kültünün, boğa inancının olduğunun göstergesi. Zaten bu katta ortaya çıkardığımız ocakların biçimleri de boğa boynuzu şeklindeydi. Bunların, buralarda boğa kültü ve inancının devam ettiğini ve ana tanrıça inancının figür ve idollerinin bu katta yoğun olarak yaşandığını bize göstermektedir.”
Bilgen, höyüğün birçok medeniyete ev sahipliği yaptığını ve bu yüzden kendileri için çok değerli bulgular elde ettiklerini vurguladı.
Son kazı çalışmalarında ise kendileri için ilginç gelen eserler çıkardıklarının altını çizen Bilgen, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yine burada bir fırça bulduk. Hayvan kıllarının takıldığı kısımlar, kilden yapılmış. Üzeri motiflerle bezeli bir üçgenimsi yapıya sahip bu fırça. Bunlar özellikle Erken Tunç Çağı’ndaki seramik üretiminde perdahlama ve boyama işlerinde kullanılmış. Bunun yanı sıra daha önceki yıllarda da karşımıza çıkmıştı. Yine kilden yapılmış, küresel biçimde küçük ve üzeri motifli, salladığımız zaman içindeki parçacıklar nedeniyle çıngırak sesi çıkaran bir oyuncak bulduk. Bu da M.Ö. 3 bine ait bir obje. Bizim için buluntularımız açısından ilginç ve kırılmadan ele geçirilmesi de şans.”
07.09.2014 Star Gündem

Anadolu İnsanının DNA’sı Çıkarılacak

Kahramanmaraş’taki Direkli Mağarası’nda yürütülen kazılarda ortaya çıkan insan kemiklerinden alınacak örneklerin DNA analizi yapılacak.
Direkli Mağarası’ndaki kazılarda ortaya çıkan kemikler, Anadolu insanının gen yapısına ilişkin ipucu verecek. Gazi Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cevdet Merih Erek’in’in girişimiyle, Kahramanmaraş merkeze bağlı Döngel Mahallesi’nde 2007′de başlayan kazı devam ediyor. Erek’in başkanlığında yürütülen çalışmalara, Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinin yanı sıra üniversite öğrencileri de katılıyor. Bu yılki kazılarda bulunan insan kemikleri, DNA analizi yapılmak üzere ABD’deki bir merkeze gönderilecek. DNA analiziyle, Anadolu insanı ve bölge arkeolojisine ilişkin önemli bilgilere ulaşılacağı tahmin ediliyor. Yrd. Doç. Dr. Erek, yaptığı açıklamada, Direkli Mağarası’nda yürütülen kazılarda kent ve Anadolu arkeolojisine yönelik çok farklı bilgiler elde ettiklerini söyledi. Kazılarda ortaya çıkan bulguların kendilerini M.Ö 14 bin yıla kadar götürdüğünü anlatan Erek, mağaranın, Anadolu ve Arap Yarımadası’nın kesişme noktasında bulunduğunu anımsattı. Direkli Mağarası’nın aynı zamanda göç yolu üzerinde yer aldığını aktaran Erek, “Burası, insanların belirli dönemde iskan ettiği bir yerleşim yeri. Besin kaynağı bol olduğu için tercih edildiğini tahmin ediyoruz. Mağarada en çok kaplumbağa ve dağ keçisi kemiğine rastladık. Bulgular bize en fazla bu hayvanların tüketildiğini gösteriyor” dedi. Erek, mağaradan çıkan insan kemikleriyle genetik araştırmalara başlanacağını vurguladı.
Kemiklerin ABD’deki bir merkezde inceleneceğini anımsatan Erek, şöyle konuştu:
“Bu çalışma bize bölgede yaşayan insanların genetik özelliklerinin ne kadarlık bir alana yayıldığını gösterecek. İnsanların Anadolu’ya dışarıdan geldiği söylenir. DNA analiziyle Anadolu kültürünün dışarıya gidip gitmediği konusunda fikir sahibi olacağımızı düşünüyorum. Gen tahlili birçok konuyu daha iyi anlamamızı sağlayacak. Dolayısıyla elde edilecek sonuçların geçmişe ilişkin önemli ipucu vereceğini inanıyorum.”
DİREKLİ MAĞARASI
Kahramanmaraş’a 65 kilometre uzaklıktaki Döngel köyündeki Direkli Mağarası’nda çalışmalara 1959′da yaptığı araştırmayla ilk ışık tutan isim Prof. Dr. Kılıç Kökten oldu. Kökten’in yazdığı bir makaleden yola çıkılarak yürütülen çalışmalar doğrultusunda bölgede önemli gelişmeler kaydedildi. Gazi Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç Dr. Cevdet Merih Erek’in başkanlığında yürütülen çalışmalar kapsamında, 4 yıl önce bulunan ana tanrıça figürü, dünyanın birçok ülkesinde meraklıları tarafından ilgiyle karşılandı.
08.09.2014 TRT Haber

28 Ağustos 2014 Perşembe

‘Özen Göstermezseniz Listeden Çıkarılabilirsiniz’

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı’nın (UNESCO) ”Dünya Kültür Mirası Listesi”nde bulunan Troya Antik Kenti’nin turizm açısından yeterince değerlendirilemediği ileri sürüldü.

 Troya Antik Kenti Kazı Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Rüstem Aslan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, antik kentin 1998′de ”Dünya Kültür Mirası Listesi”ne alındığını hatırlattı.

 Doç. Dr. Aslan, listeye girme sürecinin başlamasının önemli etkenlerinden birisinin 1996′da Troya çevresinin, ”Troya Tarihi Milli Parkı” ilan edilmesi olduğunu ifade etti.

 Kültür ve Turizm Bakanlığının başvuruları ve o zamanki kazı başkanı merhum Prof. Dr. Manfred Osman Korfmann’ın girişimleriyle Troya Antik Kenti’nin bu listeye girdiğini bildiren Aslan, ”UNESCO size bir unvan, bir marka veriyor. Bunu kullanıp kullanmamak sizin elinizde” dedi.

 Aslan, bu markayı kullanmanın çok önemli olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

 ”Birkaç yıl önce UNESCO Türkiye Komitesi, listedeki yerlerin sorunlarını masaya yatırdı ve rapor hazırladı.
Bu rapor UNESCO tarafından yayımlandı. Ana sorunlar neydi? O raporda da burada müzenin olmaması ana sorunlardan biri gibi gözüküyordu. Bu konuda olumlu gelişmeler var ama asıl önemli olan burası neden Dünya Kültür Mirası Listesi’nde? Bunun önemli birkaç nedeni var. Bir, İlyada Destanı gibi, evrensel bir kültür değerinin bin yıllardır dünya kültür tarihini etkileyen, şekillendiren ve biçimlendiren bir kültür değerinin çıkış noktası. İki, arkeolojinin bilim olduğu yer. Üç, günümüz dünya kültürüne her geçen gün yeni projelerde ilham veren bir obje. Bunlar, argümanlardan birkaç tanesi. Asıl çıkış noktası da bu. İlyada Destanı, Homeros’un destanında anlatılan olayların geçtiği yer olma özelliğidir, çıkış noktası. Sayılı yerler, bu tür özellikleri kazanıyor. Avrupa’daki benzeri yerlere bakıldığında bu yerlerin turizm ve kültür alanındaki kullanımı pek çok şey kazandırmıştır.” Çanakkale’de, Troya’nın, Dünya Kültür Mirası Listesi’nde olduğu konusundaki farkındalığın çok gelişmediğini ileri süren Aslan, ”Turizmciler bunu kullanmasını beceremediler, kullanamıyorlar hala. Resmi kurumlar bunu kullanamıyorlar. Sanki var, yok arasında bir şey. UNESCO size çok önemli bir değer veriyor. Büyük bir marka veriyor. Bunu kullanıp kullanmamak sizin elinizde. Belki kültür turizmine dönüştürecek güce sahip olabilirsiniz” diye konuştu

                   
                         ”ÖZEN GÖSTERMEZSENİZ LİSTEDEN ÇIKARILABİLİRSİNİZ”

 Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınma sürecinin uzun olduğunu belirten Aslan, ”Fakat bu listede kalmanız, sizin o ören yerine gösterdiğiniz özenle eş değerdir. Gerekli özeni göstermezseniz kara listeye alınmanız, listeden çıkarılmanız gibi bir durum söz konusu” dedi. İstanbul’daki Tarihi Yarımada’yla ilgili böyle bir sürecin söz konusu olduğunu ancak şu anda atılan adımlarla bu sürecin durdurulduğunu hatırlatan Aslan, dünyanın başka yerlerinde de listede olduğu halde gerekli özen ve bakım Aslan, ”Listede kalıp kalmama sizin elinizde. Buraya gerekli özeni göstermezseniz UNESCO bize verdiği bu önemli markayı verdiği gibi geri de alabilir” dedi. Antik kentteki kazılara da değinen Aslan, temmuz ayında başlayan kazıların bu ayın sonuna kadar devam edeceğini söyledi. Önceki yıllarda aşağı kentte çalıştıklarını, bu yıl kalede tek alanda çalışma yaptıklarını ifade eden Aslan, Troya 2 Kalesi’nin mimarisiyle ilgili bazı sorunların açığa çıkarılması için çalışmaların devam ettiğini sözlerine ekledi.

 25.08.2011 Akşam

Bu Kız Çocuğu 10 Bin 500 Yaşında

Kapadokya bölgesindeki Aşıklı Höyük muhteşem buluş! 1989′dan beri devam eden kazı çalışmaları sonucu, bir evin altında bir kız çocuğunun 10 bin 500 yıllık iskeleti bulundu.

 orta Anadolu bölgesinin ilk köy yerleşmesi Aşıklı Höyük’te 1989′dan beri süren kazılardan 10 bin 500 yıllık çocuk iskeleti ortaya çıktı.
Aksaray’ın Gülağaç ilçesi’ndeki höyükte arkeolojik kazı yapan ekibin başkanı Prof. Dr. Mihriban Özbaşaran, ‘Aşıklı Höyük, Orta Anadolu ve Kapadokya bölgesi için ilk yerleşme, ilk tarım ve ilk madencilik gibi özelliklerinin yanı sıra dünyada bilinen ilk beyin ameliyatı gibi teknolojik ve bilişsel gelişmelere de ışık tutuyor’ dedi. İskeletin bugüne kadarki buluntuların en eskisi olduğunu söyleyen Özbaşaran, şunları kaydetti: İskelet, oval bir evin altına açılan çukura anne karnındaki pozisyonuyla gömülmüş. Kemik ve dişleriyle günümüze kadar sağlam bir şekilde ulaşmış. Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Metin Özbek’in ilk gözlemlerine göre, iskelet, 12-13 yaşlarında hayatını kaybetmiş bir kız çocuğuna ait.

                                TABANA İNECEKLER

 Höyükteki kazıda bugüne kadar 11 metre derinliğe ulaştıklarını ve Aşıklı halkının yaşam şeklini tüm ayrıntılarıyla okuyabildiklerini söyleyen Prof. Dr. Özbaşaran, ‘Arkeolojik dolgunun tabanına ulaştığımızda Aşıklı Höyük’teki ilk yerleşmenin tarihi de ortaya çıkacak’ dedi. Prof. Dr. Özbaşaran, kültür turizmine açılan Aşıklı Höyük’ün Kapadokya’ya gelen turistler için önemli bir uğrak yeri olacağını tahmin ettiklerini söyledi. 

31.08.2011 Akşam